2019 yılında “Hakikat Planı (ISBN 978-605-764-027-7) (Hakikat Kitabı ver.2)” ismiyle yayınlanan kitap, Kur’an’ı Kerim içinde “Kitâb-ı Mubin ve Kur’an-ı Mubin” olarak bilgisi verilen ve bugüne kadar tevili açıklanmamış birçok ayet ve sistem malumatlarının, teslimiyet yolunda olan nefsler için tebliğsidir. Kitap, üç ana bölümden oluşmaktadır.
Giriş bölümü, Kur’an’da yer alan anahtar kavramların bilgisidir. Bu kavramlar, aynı zamanda Kur’an’ı doğru şekilde anlamak için verilmiş temel metottur.
Diğer bölüm, 2014 yılında “Hakikat Kitabı (ISBN 978-605-323-094-6)” adıyla yayınlanan kitap içinde tebliğ edilmiş, İlahi planın arzlarda “Ana Kitap” yasalarına göre işleyen programlarının detay malumatlarına ek olarak, birçok farklı işleyişin bilgisini veren ayetlerin tevillerini içermektedir. Sonuncu bölüm, İlahi planın “Ana Kitap’a” bağlı olarak yürütülen, 4’ü arzda 2’si Araf sürecinde olmak üzere toplam 6 aşama üzerinden uygulanan teslimiyet (arındırılma) programının, bugüne kadar bilgisi verilmemiş müfredat malumatlarıdır. Bu, aynı zamanda varlıkların arzlarda hangi basamakları geçmeleri sonucu arındırılıp görev planına alındıklarının ve de bu plan içerisinde hangi vazifelerden sorumlu olduklarının teferruatlarını veren ayetlerin tevillerini içermektedir.
Kitap içerisinde yer alan her bölüm ve onların içinde yer alan geçiş fazları, bilgilerin verilişi açısından belirli bir sistematiğe sahiptir. Bu sistematiğin ne olduğunu anlamak için tevil sistemini ve bunun ayetler üzerinden ne şekilde yapılabileceğinin malumatını anlamış olmak gereklidir.
Dostlarımız, Kur’an 114 adet sureden1 ve bu sureleri oluşturan 6236 adet ayetten2 (cümleden) oluşturulmuştur. Ayetler, kendi içinde “iki çeşit”3 yapıda tasarlanmıştır. Bunlar, muhkem ve müteşabih ayetlerdir.
Muhkem kelimesi, “sağlam, kusursuz, dayanıklı, tam, eksiksiz, mükemmel, ustalık gerektiren, kabiliyet gerektiren, boşluksuz, dengeli, sıkıca kapatılmış, güçlü, geçirimsiz, berk, kuvvetli, perçinli, sıkı” anlamlarındadır. Muhkem ayetler, Kur’an’ın indiği dönemde anlamı kolaylıkla anlaşılan, farklı bir yorum yapılmaması için manası açık, tam, eksiksiz ve boşluk bırakılmadan verilen, perçinlenmiş ayetlerdir.
Müteşabih kelimesi, “benzer, analog, aynı, aynı türden, özdeş, uygun, mutabık, tamamen aynı, eşdeğer, benzeşen, birbirine benzeyen, benzetilmiş, bakışık (simetrik), bağdaşık (homojen)” anlamlarındadır.
Müteşabih ayetler, kendilerine has bir formatta (analog) Kur’an içine işlenen, birbirleriyle simetrik ve tamamen eş değer olması sebebiyle “büyük resmi” oluşturan, eşit özdeş parçalarıdır.
İlahi plan, iki farklı ayet yapısının oluşturduğu bu bütünlükleri, “TaSin. Bunlar Kur’an’ın ve Kitap’ın Mubin ayetleridir.”4 ve “Elif, lam, ra. İşte bunlar, Kitap’ın ve Kur’an’ın Mubin ayetleridir.”5 detaylarıyla vererek, Kur’an içinde yer alan iki ayrı Kitap (yapı, program) bilgisini, arz planına açıklanmıştır.
Kur’an-ı Mubin: Yaşanılan arz planındaki işleyişin temel bilgilerini, yine bu sistem içinde, geçmiş ve gelecek örnekleriyle muhkem ayetler ile veren, yaşanılan “an”a hitap eden mükemmel bir bilgi (hikmet) ve yasa (hüküm) Kitap’ıdır. Aynı zamanda kendisinden önce indirilmiş olan İlahi kitaplarda yer alan, teslimiyet yolu aşamaları ve de bu yolda varlıkların ihtiyacı olan tüm arındırılma basamaklarının detaylarını barındırmaktadır.
Kitâb-ı Mubin: Arzlar üzerinde çalışan görevli sistem malumatlarının, Ana Kitap (program) üzerinden analog bir program dâhilinde alınarak müteşabih ayetler üzerinden bilgilerinin verildiği bölümdür. Bu detay, vahiyde “Kitâb-ı Mubin’e andolsun. Muhakkak ki biz, O’nu Arapça Kur’an kıldık. Umulur ki böylece akıl edersiniz. Ve muhakkak ki o, katımızda Ana Kitap’tadır.” 6 olarak verilmiştir.
Ana Kitap, arş katından, Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş bilgi, güç ve yasa işleyişlerin bağlı olduğu ana programdır. Kur’an, titizlikle muhafaza edilen Ana Kitap’tan çeşitli bölümlere sahiptir ve tekrar zikredersek bu bölümler birbirleriyle bağdaşık, özdeş ve simetrik olan müteşabih ayetler üzerinden analog bir program dâhilinde Kur’an’ı Kerim’e işlenmiştir. Bu ayetler, indiği dönem veya sonraki zamanda anlamı çözülemeyen lakin zamanı gelince anlamı bilinebilecek olan ayetlerdir.
Müteşabih ayetlerde yer alan malumatlar, “ikiz/ikişer anlama” 7 sahiptir ve bu anlamlar, “semboller ve misaller” 8 üzerinden verilmiştir. Müteşabih ayetler, sembolik dilin üst düzeyde kullanıldığı ve içerdiği bilgiye ulaşmak için, o sembolik ifadenin karşılığı olan anahtar (analog) bilgiye ihtiyaç duyulan ayetlerdir.
Sembolik ifadeler ve ikiz anlamlar, aynı zamanda muhkem ayetler ile müteşabih ayetler arasındaki en temel farklılıktır. Çünkü bir sistem bilgisi ve manasını vermek için sembolik yapıda verilen müteşabih ayetler, herhangi bir olayın karşılığı olan tarihi bir söz ve olay bilgisi veren muhkem ayetler arasındaki ayırımı ortaya koymaktadır.
İlahi plan, müteşabih ayetlerin tevil mekanizmasının ne şekilde işlediği malumatını, “Kitap’ı sana indiren O’dur. Onun bir kısmı muhkem ayetlerdir, onlar Kitap’ın esasıdır ve diğerleri, müteşabih’tir. Fakat kalplerinde eğrilik bulunanlar, bu sebeple müteşabih olanlara tabi olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun tevilini yapmak isterler. Ve onun tevilini Allah’tan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahipleri ise: “Biz O’na iman ettik, hepsi Rabbimizin katındandır” derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulûl’elbab (tezekkür edebilir).” 9 ayetinde, “müteşabih ayetlerin tevilinin yalnızca Allah tarafından bilinebileceği” detayıyla tafsil etmiştir.
Sadece bu ayete göre bilgiyi yorumlarsanız, Kur’an içerisinde yer alan yüzlerce “müteşabih ayet bütünlüğünün” hiçbir insan tarafından bilinemeyeceği, öğrenilemeyeceği ve öylesine Kitap’a konulduğu sonucuna ulaşırsınız. Lakin durum gerçekte böyle midir yoksa Yüce Allah’ın bu konuda işleyen başka bir sistemi mi vardır?
Konunun anlaşılması için gaybın ve gayb bilgilerinin, arz planı ile ne şekilde paylaşıldığı malumatının verildiği, “Gaybın anahtarları O’nun katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır.” 10 ayetini idrak etmek, çok önemlidir.
Görüldüğü üzere gaybın, tıpkı müteşabih ayetlerin tevilinde olduğu gibi “yalnızca Allah tarafından bilinebileceği” tebliğ edilmiştir. Bilginin ortak bir dil ile verilmesinin sebebi, müteşabih ayetlerinin tevilinin,
gayb ile olan bağlantısı sebebiyledir.
Çünkü gayb kelimesi, “ilahi/kutsi sır, kayıp olan, gizli olan, görünmeyen ve bilinmeyen nesne, gizli şey, göze görünmeyen, gizlenen, görünmeyen dünya, doğaüstü, metafizik” anlamlarındadır. Dolayısıyla müteşabih ayetlerin içeriği ve anlamları, gayb kelimesine, diğer mana da gayb işleyişine tabidir. Ve gaybi bilgiler, bu ayetler üzerinden arza indirilmiştir.
İlahi plan, gayb malumatlarının aktarım sürecini, bir diğer ayette “Allah size gaybı bildirecek değildir. Ve lâkin Allah, resullerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resulüne bildirir). O hâlde, Allah’a ve O’nun resullerine iman edin.”11 detaylarını ekleyerek, gaybın aktarımında vazifeli olan “Resul programının” malumatını tafsil etmiştir.
Programın amacı ise, “Onlar müjdeleyici ve uyarıcı resullerdir ki, insanların, resullerden sonra Allah’a karşı bahaneleri olmasın.”12 ayetinde tebliğ edilerek, vazifelilerin ne amaçla gönderildiği malumatı eklemiştir.
Emin olunuz hiçbir insan o büyük gün geldiğinde Yaratıcısına karşı, “sen bizlerle ihtiyacımız olan şeyleri paylaşmadın, bizi neyin beklediğini hatırlatmadın, kürsünün (sisteminin) genişliğini, işleyişini zikretmedin” diyemeyecek!
Çünkü Allah’ın ordusunun askerleri olan vazifeliler, gayb bilgisi olan Kutsal kitaplar ve onların içinde yer alan ayetlerin “hak tevillerini” plana göre “açık belgeler, yazılı sayfalar ve nurlu kitaplarla”13 arza aktarmış ve kıyamete kadar aktaracaklardır.14
İlahi plan, bu işleyişin genel bilgisini, vahye her an tanesinde muhatap olacak olanlar için, “Ey Âdemoğulları! Sizin içinizden, size ayetlerimi anlatan resuller geldiği zaman, bundan sonra kim takva sahibi olur ve nefsini ıslah ederse, artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun olmazlar.” 15 detayıyla vererek, O’nun, semada, arzda ve kitaplarında olan ayetlerini, resullerin anlatacağını bildirmiştir.
Gayb (vahiy) mekanizmasında görevli olan resullerin, vazifeleri içinde yer alan ayet tevillerini, ne şekilde, hangi yöntemlerle arza tebliğ ettikleri malumatı ise, Muhammed (as) üzerinden “Artık seni yalanlarlarsa “üzülme”, hâlbuki senden önceki, açık belgeler, yazılı sayfalar ve nurlu kitaplar getiren resuller de yalanlanmıştı.” 16 detaylarıyla tafsil edilmiştir.
İlahi plan, vahiy içerisinde yer alan müteşabih ayetlerin tevil sürecinin, hangi zaman diliminde tebliğ edileceğini içeren bilgilerin tüm detaylarını Kur’an içerisinde eksik bırakmamıştır.
Konu, ilk olarak Kitap’ın indirildiği dönem içindeki varlık diyalogları üzerinden “Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söyleyenlerseniz, o takdirde Allah’tan başka gücünüzün yettiği kimseleri çağırın ve onun gibi bir sure getirin!” Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henüz tevili gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca
uğradıklarına bir bak!”17 detayıyla verilerek, hem Kur’an hem de öncesindeki vahiy bilgilerinin, bazı varlıklar tarafından anlaşılamadığı için yalanlandıkları bildirilmiştir. Bunun sebebi ise, henüz o ayetlerin tevilinin gelmemesi olarak açıklanmıştır.
Bu ayetler, biraz önce ifade etmiş olduğumuz, “Kitap’ı sana indiren O’dur. Onun bir kısmı muhkem ayetlerdir, onlar Kitap’ın esasıdır ve diğerleri, müteşabih’tir. Fakat kalplerinde eğrilik bulunanlar, bu sebeple müteşabih olanlara tabi olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun tevilini yapmak isterler. Ve onun tevilini Allah’tan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahipleri ise: “Biz O’na iman ettik, hepsi Rabbimizin katındandır” derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulûl’elbab (tezekkür edebilir).”18 olarak tafsil edilen, Kitâb-ı Mubin (sistemsel işleyiş yasalarının apaçık) bilgilerinin verildiği müteşabih olanlardır.
Nitekim İlahi plan, Kur’an’ın indirildiği dönemde tevili gelmeyen ayetler için geleceğe yönelik hem bir projeksiyon yansıtmış hem de bir ahit vermiştir.
Bu bilgiler, onu yalanlayan varlıklara karşı Muhammed’den (as) söylenmesi istenen “Sizden ona karşılık bir ücret istemiyorum. Ve ben mükellefiyet koyanlardan değilim.” O “Kur’an” ancak âlemlere Zikir’dir. Ve onun haberini bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz.”19 ayetlerinde işaret edilerek, müteşabih ayetlerin haberinin bir süre sonra alınacağı açıklanmıştır. Bu sürenin detayıysa, bir diğer ayette “biz ayetlerimizi hem afakta hem kendi nefslerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Her şeyin üzerinde Rabbinin şahit olması yetmez mi”20 olarak tafsil edilmiştir.
Afak kelimesi, “Ufuklar, uzak ülkeler” anlamlarına gelmektedir.
Ayetlerin tevilleri uzak olan, gelecekteki ülkelerde ve de varlıkların ufukları olan bilinçlerinde gösterileceği bildirilmiştir. Çünkü “Her haberin kararlaştırılmış, gerçekleşeceği bir zaman/mekân vardır.”21 ve de her şey “Hazinesi bizim yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Bilinen bir kaderi (planı) olmaksızın onu indirmeyiz.” 22 ayetinde malumatı verilen, daha önceden belirlenmiş kader planına ve de zamana/mekana göre tebliğ edilir.
Kader planı, varlık bilinci ve onun gelişimi ile orantılı çalışmaktadır.
Çünkü bilinç iki unsura (zaman, mekân) göre değişkenlik gösterir.
Örneğin 1800 yılında yaşayan bir insanın bilinci ile şu anda yaşayan insanın bilinci aynı değildir. Bu yüzden “zaman” bilinci etkileyen en temel faktördür. Yaşanılan “mekân” veya coğrafi konum ise, aynı zaman diliminde yaşayan insanların bilincinde farklılık yaratan, diğer önemli etkendir. Bu, Türkiye, Kanada veya Afrika arasında, hatta aynı ülkedeki şehirden şehre bile farklılık gösteren bir durumdur.
Mesajlar, resuller üzerinden verildiği için, kullanılan benzetmeler ve örnekler, yaşanılan çağın realitesine bağlıdır. Bilinç düzeyi, anlamın sınırını belirler ama anlatımın sınırı, verilen bilginin sınırı değildir. Bilinç geliştikçe, bilginin manası derinleşir.
Vahyin ardında örtülü olan müteşabih ayet bilgileri, sadece onu anlayabilecek bilinç frekansına gelene kadar kendini gizler. Bütün bilgi aslında en başından beri oradadır. Yalnızca onun algılanabileceği zaman ve mekân oluşunca manası anlaşılır. Bilinç geliştikçe, sonsuz olan İlahi bilgi yeniden yorumlanır ve mesaj derinleşerek alınır.
Bu uygulamanın kimler tarafından yapılacağı malumatı, yine Muhammed (as) üzerinden, “İnkârcılar derler ki: “O’nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” Sen, sadece bir uyarıcısın ve bütün kavimler için hâdi vardır.”23 ayetinde tafsil edilerek, “hadilerin malumatı ve bunun mucize ile olan bağlantısı” arz planına bildirilmiştir.
Hâdi kelimesi, “Doğru yolu gösteren, rehberlik eden” anlamındadır.
Hadiler, Kur’an ve İslam mucizesini anlatan ve anlatacak olan rehberlerdir (vazifelilerdir). Ve gayb ve buna bağlı olan tevil tebliğleri, ancak vahiy mekanizmasında vazifelendirilen resuller tarafından arz planına bildirilir.
Dostlarımız, tüm bu bilgilerden sonra “tevil nedir ve ne şekilde uygulanır” konusunu açıklamamız gereklidir.
Tevil kelimesi, Arapça avl kökünden gelmektedir. “Dönmek, yerine varmak, yerini bulmak” anlamındadır.
Müteşabih ayetlerin tevil edilmesi, onların hem müfret bilgilerinin verilme-si hem de birbirleri ile olan organik bağlantılarının yapılması sonucunda, İlahi mesajın öz anlamına dönmesi, varması ve de öz anlamını bulmasıdır. Çünkü her müteşabih ayet, bir diğeri ile bağlantılıdır. Ve bu bağlantıların hak tevili ardından, müteşabih ayetlerin sistemsel bilgiler içindeki yerini bulması sonucu, İlahi plan tarafından arza verilmiş olan Yüce Allah sistemi ve içinde ki planların bütünsel malumatları, varlıklara açılır. İlimde derinleşenler ve ulûl’elbab’lar ise tevili yapılmış ayetlerin bilgilerini alırlar ve tezekkür ederler.
Hakikat Planı, O’nun sistemlerini yine O’nun ayetlerinde anlatıldığı tevil yöntemiyle sunan ve akıl ile kalbin kullanılması sonucu kişiyi parçaların oluşturduğu bütüne “tevil (delil), algı, tefekkür, idrak, mana” süreciyle şahit kılan yazılı sayfalardır.
Kitabı okuyacak olan kişilerin uygulaması gereken temel yöntem hakkında, kitapların “ilk söz” bölümünde, “yazıldığı sıradan okunması” hususunda bilgi verilmiştir. Aslında bu, bir tavsiyeden öte şekilde, uyulması gereken hem bir usul hem okuyucun aceleci, tartışmacı, isyankâr ve bencil olan nefsiyle çatışmasıdır.
Hüsran ve tahripkâr olacak gereksiz bir merakla varlıkların gözlerinin önünde bulunan güzellikleri bozup, heyecanlarını yok etmeleri, maalesef çok sık görülen bir durumdur. Bu sebeple kitabın yazıldığı sıradan okumadan ileride yer alan bölümlerin kişinin kendi tercihine göre okunması, okuyucunun fayda görmesinin aksine, temel olarak oluşmayan basamaklar sebebiyle daha fazla yük oluşturacaktır.
Uğruna mücadele ettiğimiz şey, hakikat, adalet, hakkaniyet, sevgi, hoşgörü, anlayış, kavrayış, idrak ve muvazenenin kaynağı olan “bilginin” özümsenmesidir. Bu, tüm yaşamlarımızın temelinde olması gereken odaktır. Dolayısıyla insanın zayıf tarafında yer alan müfrit merakı kontrol etmek, hem sahip olduğunuz yaşamda hem de kitabın okunma yöntemi için çok önemlidir. Çünkü kitap, varlığın ihtiyaç duyduğu bilgi ve bunların hem kendi dünyasında hem de dış dünyada uyumlu bir bütünü oluşturduğunu, kişinin gelişimini denetleyerek şahit kılan ve onu en temel bilgiden, adım adım üst basamaklara götüren, tüm özü metninin bütününe yayılan bir sistem dâhilinde yazdırılmıştır.
Düşünmek kulun farzıdır…
1 Sure kelimesi, “yüksek rütbe, şeref, yüksek olarak yapılmış bina” anlamındadır.
2 Ayet kelimesi, “kanıt, işaret ve mucize” anlamındadır.
3 Ali İmran 7
4 Neml 1
5 Hicr 1
6 Zuhruf 2-4
7 Zümer 23
8 Rad 17, İbrahim 24-26
9 Ali İmran 7
10 Enam 59
11 Ali İmran 179
12 Nisa 165
13 Ali İmran 184
14 Bu görevler onlar, henüz arza gönderilmeden önce, kader planlarına eklenir. Zamanı geldiğinde ise üzerlerine yüklenmiş bilgiler açığa çıkar ve görevlerini yerine getirirler.
15 Araf 35
16 Ali İmran 184
17 Yunus 38, 39
18 Ali İmran 7
19 Sad 86, 88
20 Fussilet 53
21Enam 67
22Hicr 21
23 Rad 7